Hindistan Gezi Notları - Bölüm IV: Gokarna - Karnataka

Gokarna / Ohm Beach - Paradise Beach
Karnataka - Hindistan


Şu sıralar (Ağustos/Eylül) Hindistan muson yağmurları ile yıkanmakta ama Ekim sonu gibi backpackerlar, gezginler ve müdavimler yavaş yavaş dönmeye başlayacaklar. Tek istisna sezon sonu güneyden kuzeydeki vadilere çıkmış olan grup ki onlar da Ekim gibi Delhi civarlarına varmış, göçmen kuşlar misali tekrar güneye doğru iniyor olacaklar.

Hindistan yazılarımın ilk iki bölümünü Delhi / Varanasi ve Rajasthan’a ayırmıştım ancak buraları yazmak hiç de öyle düşünüldüğü gibi kolay değil. Üstelik 5 yıl geçti üzerinden... bir daha ziyaret etmek, bilgileri ve tecrübeleri tazelemek şart.

İyisi mi ben Goa’nın hemen güneyinde, Karnataka eyaletinde bulunan Gokarna / Ohm Beach - Paradise Beach üçlüsünü anlatarak Hindistan serisine devam edeyim...

Goa – Gokarna


Goa’dan Gokarna’ya gitmek için öncelikle Goa’nın eski başkenti olan Margao’ya gitmek gerekiyor. Burası aynı zamanda Konkan Railways’in merkezi. KR01 numaralı Margao – Mangalore treni her gün 14:30’da hareket ediyor Bilet ücreti 21 Rupi (65 Kuruş).

iGOA macerasını geride bırakmış ve çantasını sırtına vurmuş bir backpacker olarak Prem Joshua’nın müzikleri eşliğinde Goa’ya veda ediyorum. Aslında bu tren yolculuğu 2 aylık Güney Asya seyahatinin, bir başka açıdan da “refresh your mind” sürecinin başlangıcı olması nedeniyle karmaşık duygular içerisinde başlıyor. Trenin raylar üzerinde çıkardığı tıgıt tıgıt sesleri iPod’dan gelen tınılara karışıyor.

Tren saat 16:30 gibi Gokarna Road istasyonuna varıyor. Backpacker gelse de götürsek diye bekleşen rickshaw*’cılarla sıkı pazarlık sonucu 30dk’lık yolculuk için 200 Rupi’ye, tren biletinin 10 katına anlaşıyorum ve Ohm Beach’e doğru yola koyuluyorum.
* Rickshaw, yolcu taşınan tripod

Ohm Beach


Burası adını Om işaretinden alan iki koyu olan bir bölge... ve elbette kutsal. Nerede kalacağıma dair en ufak bir fikrim yok, daha önce gelenlerden aldığım tek tavsiye “yorulup da ilk gördüğün yere girme” yönünde olduğu için sırtımda çantam, elimde terliklerim kumsalda keşfe çıkıyorum. Bu tip durumlarda en geçerli taktik insanları incelemektir. Kafaca size en çok uyabileceğini düşündüğünüz insanların çokça olduğu yer sizin için uygun yerdir.

Gözüme ilk kestirdiğim yere, Sangam Guest House’a giriyorum. Oda da var! Daha ne olsun? Sahildeki restoranın arkasına geçip hindistan cevizi ağaçlarının ve bilimum tropik bitkinin arasından tek çatı altında 4 odası bulunan bloğun önünde duruyoruz. Benimkisi 2 numaralı oda. Dört duvar, betondan yükseltilmiş bölümde bir şilte, cibinlik ve tavanda bir vantilatör. Fiyatı günlük 200 Rupi (6,5 Lira), duş ve tuvalet ortak.

Tam komşum Andy ve kız arkadaşı Nika ile merhabalaşıp kısa bir sohbetten sonra hemen kendimi sahile, güneşin batışını izlemeye atıyorum ki bir partiden geldiğini öğrendiğim Goa’dan İranlı arkadaşım Ali’yi görüyorum. Meğer parti bitmiş, insanlar kendilerine gelmek için Paradise Beach’e gitmişler.

Lonely Planet’de Ohm Beach’den Paradise Beach’e gündüzleri tekne ile ya da yaya olarak orman içindeki patikadan gidilebileceği, fakat gece her ikisinin tavsiye edilmediği yönünde bir bilgi var. Fakat ben bunu gece vakti orman içinde ve zaman zaman denize oldukça dik yamaçlarda yaklaşık 2 saat yürüyerek başardım... siz tavsiyelere uyunuz ;)

Paradise BeachAkşam güneş battıktan sonra vardığım Paradise Beach’te Goa’dan arkadaşlarla biraz sohbet, birkaç şişe Kingfisher’dan sonra o gece o yolu tekrar yürüyerek geri dönemeyeceğime kanaat getirdim ve kendimi bir “hut”*a attım. Sivrisinek spreyi diğer tarafta kaldığı için gece acılı geçti. Diğer taraftan da kafaca entersan oldu zira Goa’dan çıktıktan sonraki ilk gecem benim planladığım gibi değil de, aksine olması gereken buymuş gibi dedirtecek şekilde zorlayıcı, düşündürücü ve kendini buldurucu bir şekilde geçti.

Sabah cennet gibi bir koya bakarak uyanmanın keyfi ise yeniden doğmak gibiydi. Hemen aşağıdaki shack’de iki lokma bir şeyler yedim. Denize bile giremedim zira fisherman pant ve t-shirt ileydim. Zil gibi olduğum ve aklım Ohm Beach’de kaldığı için ilk teknelerden biri ile geri döndüm. Ne zaman gitsem de görsem dediğim Paradise Beach’i daha ilk gece ve günden görmüş oldum.

* Hut, saz ve hindistan cevizi ağacı yapraklarından yapılmış bir nevi basit odacık

Borga’s Lounge

Cuma günü geldiğim Gokarna’da iki-üç gün kalıp güneye doğru devam edecektim ama o kadar güzel ve huzurlu bir yerdi ki 9 gün kaldım. Goa’dan ve diğer gezdiğim yerlerden en büyük farkı insanların hemen hemen aynı frekansta, huzurlu, samimi ve keyifli tavrılarından dolayı bir nevi komün ortamı gibi oluşuydu.

Cumartesi günü odamın önüne hamağımı kurmuş, Andy, Nika ve diğer yan komşum Marti ile muhabbet ediyorduk. Aynı akşam Eric, Lisa ve Mathias da bize katıldı. Ertesi gün ise Noa ve Omar. Üçüncü günün sonunda gündüz birlikte denize giren, frizbi oynayan, akşamları birlikte yemek yiyen ve gece de benim odamın önünde iPod+Speaker’dan kah Prem Joshua kah Pete Rock kah Mushroom Jazz dinleyen 1 Türk, 2 İngiliz, 1 İsviçreli, 2 Kanadalı, 1 Rus ve 2 İsrailli’den oluşan bir grup olmuştuk...2 numaralı odanın önündeki veranda da Borga’s Lounge!

Sanki Beach filminin küçük bir versiyonu gibiydi ortam ve herkes inanılmaz keyif alıyordu. Sabah odanızdan dışarı çıkıp Hindistan Cevizi ağaçlarının ve tropik bitkilerin arasından geçip sahile çıktığınızı ve karşınızda açık maviden sonsuz maviye dönen, yunusların yüzdüğü bir denize kendinizi attığınızı hayal edin...

Kemal Abi ve Fotoğraf


İlk haftanın sonunda gezinin geri kalanında bana eşlik etmeye karar verip kendini Goa’dan Gokarna’ya atan Kemal Abimizden bahsedeyim. Bir nevi anne tarafından aileden sayılan Kemal Abi süper bir insandır. Kendisi 70’li yılların sol tandanslı kuvvetli bir karakteri olup pek çok yaşanmışlık ve gönül yaraları ile kendisini Hindistan’a, Goa’ya atmış, her yere taşıdığı Nikon kamerası ile harika üstü fotoğraflar çeken, tadında muhabbetleri ile tam da birlikte seyahat edilecek bir kişidir. Fotoğraflar için >>>

Gokarna Village

Ohm Beach’den ayrılmadan Gokarna köyünü görmeden gitmek olmazdı. Güzel bir tesadüf eseri o Cumartesi köyde bir festival vardı. Hindistan gerçekten acaip bir yer. Hiç tahmin etmediğiniz bir yerde hiç aklınıza gelmeyecek güzellikler karşınıza çıkabiliyor.

İnek çişinden 41 çeşit ilaç yapan gurudan tutun köy meydanına kurulan sahnede Shiva ve Ganesh’in hikayelerini canlandıran ilkokul öğrencilerine kadar yok yoktu.
Peki siz gitmek isterseniz ne mi yapacaksınız? Ohm Beach’den kalkan teknelerden birine kendinizi atacaksınız ve denizden karayı izleye izleye Gokarna’nın sahiline varacaksınız. Dönüşte hava karardıysa mutlaka ama mutlaka rickshaw tutun. (150 Rupi)

Köyün sokaklarında gezinirken evlerin içine bakmayı ihmal etmeyin. Muhteşem tavanlar, işlemeli duvarlar görüp hayrete düşeceksiniz. Eğer şanslıysanız tahtadan yapılma, tekerleği 2,5 metre çapındaki dev geçit arabasını da görebilirsiniz.

Gokarna’da ne yapılır?
Burası kafa dinleme yeridir. Partisi, gece hayatı, eğlencesi yoktur. Lüks, rahat ise hiç bulunmaz, dolayısıyla sıkı bir backpacker değilseniz ve Hindistan’a ilk defa geliyorsanız burayı es geçebilirsiniz.

Ne zaman gidilir?
Ekim – Mayıs arası arzu ettiğiniz zaman gidebilirsiniz.

Nasıl gidilir?
Goa’daysanız Margao’dan tren (KR01) ile gidebilirsiniz. Alternatif olarak Bombay (Mumbai)’den güneye inen ekspres trenler ile Ankola istasyonuna ulaşabilirsiniz ki bu istasyon Gokarna’ya yaklaşık 90dk mesafededir. Diğer bir alternatif ise Bangalore’a uçup buradan kuzeye çıkan trenlerden biri ile ulaşmak. Yani öyle gitmesi kolay bir yer değil, biraz zahmete girmek gerekiyor ;)

Nerede Kalınır?Yandan yemiş bir resort ve hamak kurabileceğiniz bir açıklık haricinde sahil boyunca konumlanmış 8-10 guest house’tan birinde kalabilirsiniz. Tavsiyem “hut” yerine en azından bir odanız olması yönündedir. Oda fiyatları 200-250 Rupi civarındadır.

Nerede Yenir?Kaldığınız guest house’un yemeklerinden memnun değilseniz ya da değişiklik olsun diyorsanız Ohm Shiva veya Namaste’nin yemeklerini deneyebilirsiniz.

Aklınızda Bulunsun!
  • Ohm Beach kutsal bir yer; içkiye, taşkınlığa yer yok
  • İlla ben içmeden duramam diyorsanız guest house’unuzun sahipleri ile iyi geçinin... belki taze meyve suyunuzu “yıldızlı” yapabilirsiniz.
  • Yabancılar Gokarna’daki hiçbir tapınağa alınmazlar, bozulmayın
  • Beach’ler arası tek başınıza yürümeyin... Tehlikesi kaybolma ya da düşüp biçare biri geçse de beni kurtarsa noktasına gelmenizdir.
  • Haftasonları Hindistan’ın pek çok sahil köyünde olduğu gibi yerel halk da sahillere akın ediyor, makul olun.
  • Gece sahilde yürürken dikkat edin zira vıjykk diye taze inek bokuna basma olasılığınız yüksektir.
  • Gündüz sahilde kitabınızı, derginizi ve hatta plaj yaygınızı başı boş bırakmayın inekler bunları da yiyebilmekte.
  • İnekleri kovalamak çözüm değil, meyveci abladan satın aldığınız taze ananas ve diğer meyvelerin kabuklarını 100 metre uzağa atmanız sorunu çözecektir.
  • Gideceğiniz bir sonraki yere tren biletinizi önceden ayarlamaya çalışın.
Yol Gidenindir!

Yorumlar

5125121 dedi ki…
yolunuz hep açık olsun..

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yunanistan Gezi Notları - Günübirlik Kos

İtalya Gezi Notları – Roma ve Milano

Arjantin Gezi Notları - Buenos Aires